9 Kasım 2015 Pazartesi

10 Kasım

5 yaşında okula başladım ben.
Öyle çok zeki olduğumdan falan değil, pedagog yokluğundan.
Çocuklara okuldan önce bir şey öğretmeyin diye abime tembihlemediklerinden olsa gerek,
okuma yazmayı öğretmişti bana o yaşta.
E madem biliyorsun hadi deyip, doğru okula götürmüştü dedem de.

O kadar küçüktüm ki, bir tek okula ilk başladığım günü hatırlıyorum.
Kapkara bir karınca sürüsü gibiydik önlüklerin içinde.
Yüzlerce çocuk vardı bahçede.
Annem biraz beklemiş, sonra gitmişti.
Ne çok ağlayan çocuk vardı.
Her şeye ağlayan ben,
Nasıl olmuş da o gün ağlamamıştım hiç bilmem.

O küçücük ilk yıllarımdan hatırladıklarım,
Dünyanın en iyi öğretmeni Atiye Hanım,
Beni delirten şişko bir çocuk,
Bir de korkmamam gerektiğini söyleyen İstiklal Marşıdır.

Ben Korkma derken var gücüyle bağıran,
Yakası kolalı, siyah önlüklü jenerasyonum.
Bayramlarımı kutlarım.
Milli bayramlarımı da dini bayramlarımı da.
İkisinin birbirine alternatif olarak görülmediği günlerden kalma alışkanlıkla olsa gerek,
Her 10 Kasım’da 9’u 5 geçe ayağa kalkar,
Saygı duruşumu yaparım.
Siren sesini duyduğumda da illa ki ağlarım.
Atatürk öldü diye üzüldüğümden değil,
Heyacanımdan.
Dünyada kaç millete nasip olmuş ki böyle bir lider,
Gururumdan.

Bugün,
6 yaşında babasına hayranlık beslerken,
Büyüdükçe babasının hiçbir şey bilmediğini düşünen şımarık çocuklar ülkesi gibiyiz.
Ah baba hayatta olsan da sana danışsak diyeceğimiz günlere az kaldı ya,
Sen yine de bugün kusurumuza bakma Ata’m.