16 Kasım 2011 Çarşamba

İş ve Aşk Üzerine…

Gabriel Garcia Marquez “en azından şimdilik” yazmayı bıraktığını açıklamış. Bilir misiniz bilmem Kırmızı Pazartesi’yi, Yüzyıllık Yalnızlık’ı, Bir Kaçırılma Öyküsü’nü ya da Hüzünlü Orospularım’ı… Ya da büyükannesinin anlattığı hayalet öykülerinden başlayıp, Nobel Edebiyat Ödülü’ne uzanan bir yazarın hayat öyküsünü… Bilmeseniz de fark etmez aslında. Çünkü Marquez’in kitapları ya da başarıları üzerine değil söyleyeceklerim. “En azından şimdilik” yazmayı bırakması üzerine. Daha doğrusu yaptığı “iş”e duyduğu aşk üzerine. “2005 yılı, hayatımda tek satır bile yazmadığım ilk yıl oldu. Bilgisayar karşısına oturmadım. Her gün sabahın 9’undan öğleden sonra 3’e kadar yazardım ve bunun kollarımı sıcak tuttuğunu söylerdim. Ama aslında sabahları yapacak bir şeyim olmadığı için böyle yapıyordum” diyor muzipçe ve ekliyor “Eğer yarın bir roman ilhamı gelirse, sahip olduğum pratikle, sorun çıkmadan yeni bir roman daha yazabilirim. Ama insanlar içinizden geleni romana koymazsanız, bunu fark eder.” “Sihirli Gerçekçiliğin” babası olarak nitelendirilen Marquez, yazı yazmak kollarımı sıcak tutardı diyor yaptığı işi anlatırken. Çok düşündüm bu sözleri okuduktan sonra, ben işimi yaparken ne hissediyorum diye. Ya da çalışan milyonlarca insanın yaptığı iş için böyle sıcak tanımlamaları var mı diye? Yıllar önce staj için gittiğim reklam ajansında bir yöneticiyle yaptığım görüşme geldi aklıma. Bana neden meslek olarak reklamcılığı tercih ettiğimi sormuştu. Uzun ama ne dediği pek de anlaşılmayan cümlelerle anlatmıştım derdimi. Sabırla dinlemiş, sonra da benim bir türlü kısaltamadığım cümleleri bir çırpıda toparlayıp babacan bir tavırla: “Ya sevdiğin işi yap ya da seçtiğin meslek yapmayı sevdiğin bir konuyu içersin. Yoksa ruhun yaşlanır kızım” dedi. Mezun olana kadar bu sorunun cevabını çok düşündüm. Sonra reklam yazarlığını seçmeye karar verdim ve bir gün bile pişman olmadım. Yıllar geçtikçe, hayata bakış açınızla birlikte, yapmayı sevdiğiniz şeyler de şekil değiştiriyor haliyle. Ben bugün reklam yazarlığı yapmıyorum ama yine de çok keyif alarak yaptığım bir işim var. Şanslı azınlıktayım sizin anlayacağınız. Bir gün, işimi aşkla yapmaktan vazgeçersem, Marquez gibi, “şimdilik bıraktım” diyebilecek cesareti kendimde bulabilir miyim bilmiyorum. Ama aşkla yaptığım bir işle uğraşmazsam ya da içimden geleni yaptığım işe koyamazsam, ruhumun yaşlanacağını biliyorum artık. Özlem Canik Karakiraz, Nisan 2009

Hiç yorum yok: