16 Kasım 2011 Çarşamba

Var mı aşktan öte?

Takıldı dilime düşmüyor.
Her yere herkese soruyor Demir Demirkan.
Var mı aşktan öte?
Yok diyesim var.
Aşk gibisi yok…
Sonra…
Sonuna bir de geçmiş zaman ekleyesim var.
Aşk gibisi yok… tu.

Gece telefonu yastığının altına koyup, sesini kısarak mesaj beklemekti aşk.
Yorganın altında fısır fısır saatlerce konuşmaktı. Üstelik toplasan konuştuklarını üç anlamlı cümle etmezken.
Akşam görürüm diye sabah saatlerce aynanın karşısında hazırlanmaktı.
Parfümünü hep hatırlasın diye yeni parfüm almamaktı.
Öğle kaçamakları, akşam buluşmalarıydı.
Beyoğlu’ydu.
Sinemaydı, tiyatroydu, konserdi.
Sahilde pazar kahvaltısıydı.
Kalabalıkta, koca yerde, dip dibe oturmaktı.
Olur, olmaz dokunmaktı.
Sinema öpüşmeleri, el ele vites atmaktı.
Sevişmek için can atmaktı.
Sevgililer günüydü.
Doğum günüydü.
İlk çıktığın gündü.
İlk çıkmadığın gündü.
Üç saatlik aksiyon filmindeki aşka dair bir cümleydi.
Ya da film müziğiydi.
Üç dakikalık romantizmi kızlara üç saat anlatmaktı.
Aşka dair notlar almaktı.
Kavga etmenin heyecanıydı.
Barış anının heyecanıydı.
Kaçamak yapmaktı.


Aşk gibisi yok… tu.
Tıpkı şarkıdaki gibi, yağmura, buluta, rüzgâra, aya…
Kime sorarsanız sorun, yoktu aşktan öte...
Evlenelim dedik.
Şarkının başındaki yere geldik.

Düşelim cennetten yeryüzü oyununa…


Özlem Canik Karakiraz, 15 Nisan 2010.

Hiç yorum yok: